9 Ağustos 2015 Pazar

Fenerbahçe'nin elenmesi Galatasaray'a ne kadar kazandırdı? (market pool)

Gazetelerde ve sosyal medyada Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde elenmesinin Galatasaray'ın alacağı parayı etkileyip etkilemediği tartışıldı. Bu tartışmalarda katılım primi ile 'market pool' adı altında dağıtılan 'TV gelirleri de karıştırıldı. Katılım (Ayakbastı) ve başarı primleri aynı ülkeden kaç takımın katılıp katılmaması ile ilgili değiller. Market pool ise o ülkenin takımları arasında paylaşılan bir gelir.Yani kaç takımın katılacağı, kulüplerin elde edeceği gelire direk etki ediyor.

Market pool her ülke için değişik yükseklikte. Dağıtılacak para 3er yıllık arayla yapılan yayın ihalelerinde o ülkeden kazanılan parayla orantılı oluyor. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi yayın hakları aynı anda satışa çıkıyor. Geçmişte Türk takımlarının market pool'dan kazandıkları paralara bakalım;


Tablodan da göründüğü gibi iki ayrı dönem dikkat çekiyor. 2012 yılında yeni bir yayın ihalesi yapıldığı için rakamlar değişti. Bu ihale öncesinde şike soruşturmasının gündemde olduğunu, Fenerbahçe'nin de Şampiyonlar Ligi'nden men edildiğini hatırlatmakta fayda var

2010/11 ve 2011/12 sezonlarında ŞL'de Türkiye'yi temsil eden takımın market pool payından 12,5-13 milyon € arası bir gelir elde ettiği, AL'de Türkıye'yi temsil eden takımlara ise toplamda 6,5-7 milyon € arası bir para paylaştırıldığı görünüyor. Yani Türk takımlarına dağıtılan TV yayın geliri toplamda 19-20 milyon € arası. Paylaşım ise 2:1 oranında. Paranın 3'te 2'sini ŞL'deki takımlara, kalan 3'te 1'lik bölümü ise AL'deki kulüpler arasında paylaştırılmış.

Genelde grup aşamasına kadar kupalarda tek takımımız kaldığı için takımlar arasında paylaşımı karşılaştıramıyoruz ama genelde 2 takım kalırsa market pool payının kabaca bir hesapla 60:40, 3 takımda ise 50:30:20 şeklinde paylaştırıldığını söylebiliriz. Sözkonusu kulübün o kupada kaç maç oynadığı vs. gibi kiterler de değerlendirmeye giriyor.

2012/13 sezonu öncesi yapılan yayın ihalesi sonrasında Türk takımlarına paylaştılıacak toplam rakam 20 milyon €'dan 12 milyon € civarına düşmüş. Şike soruşturmasının getirdiği belirsizlik ve genelde yaşanan ekonomik kriz gelirlerdeki düşüşü belki açıklayabilir fakat paylaşımdaki değişiklik bir hayli ilginç. Daha önce ŞL-AL arasında 2:1 şeklinde paylaştırılan para, yeni yayın ihalesiyle 1:1 yani eşit oranlarda, hatta AL payı daha yüksek olacak şekilde değiştirilmiş. Böylece Fenerbahçe 2012/13 sezonunda AL'de mücadele etmesine rağmen ŞL'deki Galatasaray'dan daha fazla market pool geliri kazanabilmiş (FB: 6,6 mln €; GS: 5,3 mln €). Toplam rakam eskiye göre neredeyse yarı yarıya düşerken yapılan düzenleme ile AL'deki market pool payı geçen ihale dönemine göre artmış, ŞL'deki pay ise %60 oranında azaltılmış. Bunun nedeni yayın ihalesini kazanan kurumun (Doğan TV Holding) verdiği teklif. Galatasaray kulübü bu değişikliği sezon sonu fark edip UEFA nezdinde itiraz etse de sonuç alamadı.

Yani yayın ihalesinde neredeyse yarı yarıya azalan toplam rakamı kabul edip eski paylaşım oranlarına göre bir hesap yaparsak Galatasaray'ın ŞL'ne üst üste tek takım olarak katıldığı 3 sezonda gelir kaybı 6-7 milyon € civarında. Eğer bir önceki ihale anlaşması değişmeden devam ettirilseydi Galatasaray bu 3 sezonda 19 milyon € daha fazla kazanabilirdi.

Peki bu sezon durum nasıl? Bu yıl yeni bir yayın ihalesi yapıldı ve rakamlar yine değişti. Mutlaka paylaşım oranları da değişmiştir. Ancak anlaşma şartları açıklanmadığı için market pool payının ne kadar olduğu konusunda bir bilgi yok. Son 2 ihalenin ortalamasını güncel rakamlar olarak kabul etsek bile Fenerbahçe'nin elenmesi Galatasaray'a ayrıca 5 milyon € gelir kazandırmış olur.


4 Haziran 2015 Perşembe

4 Büyüklerin bu sezon 'boşa' harcadıkları para

Bu yazımızda 4 büyüklerin bu sezonki (futbolcu ücret) maliyetlerini ve kullanamadıkları oyuncular için harcadıkları paraları inceleyeceğiz.

Daha önce birinci devre itibariyle son 2 sezonun bonservis harcamalarını özetlemiştik ( 2014-2015 sezonunda 4-büyüklerin kadro maliyeti ) Bu linkte oyuncuların bonservis maliyetlerini de görmek mümkün. Kulüplerin bu sezon harcadıkları toplam bonservise ve imza paralarına bakarsak;


En büyük harcamayı 25 milyon Euro ile neredeyse bütün kadrosunu yenileyen Trabzonspor yapmış. Bu rakamın içinde sözleşme feshi için ödenen tazminatlar da dahil.  Bazı transferlerde kadrodaki oyuncular da bonservis ücreti alınmadan serbest bırakıldı, onlar için ayrıca bir maliyet kaydedilmedi. TL veya ABD doları üzerinden ödenen bonservisler sağdaki kur değerlerine göre hesaplandı.

Fenerbahçe yönetimi daha önce aldığı kararla belli bir maliyetin altında kalan harcamaları KAPa bildirmiyor, bu yüzden Diego için imza parası ödenip ödenmediği belli değil (ilgili yazı: Fenerbahçe belirli bir maliyetin altnda... ). Bu tabloda Diego için 4 milyon Euro imza parası ödeneceği varsayıldı. Aynı şekilde sözleşmeleri fesh edilen Yobo ve Baroni'nin normal yıllık garanti ücretlerinin verildiği ama ayrıca bir tazminat ödenmediği tahmin edildi. Tablodaki rakamlar 'net' rakamlar olduğu için sadece bonservis harcamaları değil, Salih Uçan'dan alınan kira geliri gibi bonservis ve futbolcu kira gelirleri de hesaplandı.

Beşiktaş'ta yaklaşık 17 milyon Euro, Galatasaray'da ise 12,5 milyon Euro (net) bonservis gideri oluşmuş.


Sezon harcamalarının tespiti için sadece bonservisler tabii ki yeterli değil. Yukarıdaki tablo kulüplerin bu sezon harcadıkları garanti ücret ve maç başı primlerini gösteriyor. Garanti ve maçbaşı ücretlerinde Galatasaray ve Fenerbahçe'nin seviyesi Beşiktaş ve Trabzonspor'un bir hayli üzerinde. Buna göre Galatasaray 61,25 milyon Euro, Fenerbahçe yaklaşık 49 milyon Euro harcamışlar. Bu iki takımın kadro maliyetini daha önceki bir yazıda daha detaylı incelemiştik (2014-2015 sezonunda Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kadro maliyetleri). Bu rakamlar o yazıdaki bilgilerin güncellenmiş halini gösteriyor. Aynı araştırmayı Beşiktaş ve Trabzonspor için de yapmıştık ( 2014-2015-sezonunda Besıktas ve Trabzonspor kadro maliyetleri). Sezon sonunda Beşiktaş bu sezon kadrosunda bulundurduğu oyunculara toplam 33 milyon Euro ödemiş. Trabzonspor'da bu rakam 31,5 milyon Euro civarında.

Bonservisler de dikkate alınırsa kulüplerin bu sezon harcadıkları para Beşiktaş'ta yaklaşık 50 milyon Euro, Fenerbahçe'de 52 milyon Euro, Trabzonspor'da 56,5 milyon Euro, Galatasaray'da ise 74 milyon Euro civarında. Galatasaray rakiplerine göre 20 milyon Euro daha fazla harcamış durumda.

Peki kulüplerin ortalama harcamalarına göre kadrolarında 'pahalı' oyuncular var mı? Bu incelemede Sneijder, Demba Ba veya Cardozo gibi diğer oyunculara göre daha fazla kazanan oyuncular değil, oynadıkları süreye göre 'fazla' kazanan oyuncular dikkate alındı.


Beşiktaş'ta fazla dikkat çeken bir oyuncu yok. Sadece yeni transfer Milosevic'in forma giyememesi ve Cenk Tosun'un Demba Ba'nın arkasında yedek beklemesi yüzünden bu oyuncular ortalama maliyet değerlendirmesinde ön plana çıkıyorlar. Sezer Öztürk'e kiralanmasına rağmen 500 bin Euroya ödenmiş.


Fenerbahçe'de ise kadrodışı bekleyip garanti ücretini almaya devam eden Krasic bu listede yer alıyor. Samuel Holmen'in hangi şartlarla kiralandığı da belli değil, bu yüzden yıllık ücreti ile kaydedildi. Fenerbahçe'nin yıllık ücretine göre Diego'dan da yeterince yararlanamadığı, bu oyuncunun az süre aldığı, maliyetinin bu yüzden ortalamanın üzerine çıktığı görünüyor. (3,5 milyon Euro'ya olası imza parası dahil değil)


Trabzonspor'da Onur Kıvrak sakatlığından dolayı bu listede kendisine yer bulmuş. Tabii kulüp Onur Kıvrak için bir sigorta yaptırdıysa ücreti sigorta şirketi karşılamıştır. Ancak mali raporlarda futbolcuların sigortalandığına dair bir bilgi yok. Kevin Constant'ın da oynadığı süreye göre 'pahalı' olduğu görünüyor. Trabzonspor Kevin Constant için ayrıca 2,5 milyon Euro bonservis ücreti ödedi.


Galatasaray'da ise bu liste baya uzun. Prandelli belki teknik direktör olarak değerlendirme dışı tutulabilir ama o olmasa bile toplamda 15 milyon Euro geri dönüşü olmadan/ yeterince katkı alınamamasına rağmen harcanılmış durumda. Bu maliyet bile az önce dikkat çeken 20 milyon Euro'luk maliyet fazlalığını bir nevi açıklıyor. Dany, Furkan Özçal, Umut Gündoğan ve Lucas Ontivero kiralanmalarına rağmen kira gelirleri yıllık maliyetlerini karşılamaya yetmemiş. Eboue ve Gökhan Zan ise kadrodışı oldukları için hiç katkı veremediler.

Hamit Altıntop sakatlıklar yüzünden fazla süre alamadı. Bu listede yer alması ile ilgili itirazlar olabilir, ama forma giydiği süreye göre maliyeti Selçuk İnan ve Wesley Sneijder'in iki katı. Galatasaray kulübünün oyuncuları sigortaladığını tahmin ediyorum (mali raporlarda bunu işaret eden bilgiler var) bu yüzden Hamit Altıntop'un antreman bile yapamadığı dönemde ödemeleri sigorta şirketi karşılamış olabilir. Ancak net bilgi olmadığı için sigorta etkisini değerlendirme dışında tutmak gerek.

Pandev ve Dzemaili her ne kadar birkaç kupa maçında forma giymiş olsalar da aldıkları ücret bakımından çok pahalıya gelmişler. Dzemaili için 2,35 milyon Euro bonservis ödendiğini de unutmamak gerek. Aydın Yılmaz neredeyse hiç oynamamasına rağmen 1 milyon Euroya yakın para kazanıyor. İzet Hajrovic konusu ise başlı başına skandal nitelikte. Bu oyuncuya 3,7 milyon Euro bonservis ödenip neredeyse hiç oynatılmadan sözleşmesini fesh etme hakkı tanındı.

4 büyüklerin gereksiz (ya da karşılığını alamadan yaptıkları) harcamaların toplamının şampiyonluk hedefiyle yarışacak bir takımın yıllık kadro maliyetini karşılayacak düzeyde olması düşündürücü..

14 Mart 2015 Cumartesi

Ünal Aysal Galatasaray üzerinden para kazandı mı?

Ünal Aysal başkanlığı döneminde muhalefet, Aysal'ın geçmişte AIG hisselerini alarak Galatasaray üzerinden para kazandığını, bu parayı geri ödemesi gerektiğini gündeme getirdi. Aynı isimler hisse devrinde de 'Aysal Galatasaray'ı ele geçirmeye çalışıyor' diye eleştiride bulunarak Aysal'ın bu hisseleri satmasına neden olmuşlardı.

Hisselerin AIG'de bulunmasının neden problem çıkardığını hatırlamak için süreci kısaca anlatmamız gerekecek. Süren ve Cansun yönetimi Kasım 2000 tarihinde, futbol şubesine ait gelirlerin toplanıldığı, giderlere ortak olmayan Sportif A.Ş.'nin yaklaşık %21'ini AIG şirketine sattı. Kulüp bunun karşılığında 21 milyon dolar aldı. Bu anlaşma ile kulübün birkaç yıl içinde elde ettiği gelirin kat ve katını kaybettiğini bugün anlatmaya gerek yok. Bunu yeni bir yazıya saklayalım. 8 aylık Cansun dönemi sonrasında Mart 2002'de Özhan Canaydın başkanlığa seçildi. Canaydın, elde bulundurdukları pay nedeniyle yönetim kurulu toplantılarına katılma hakkı olan AIG yetkililerini artık bu toplantılara almayacağını açıkladı. Bunun nedeni, AIG temsilcilerinin %21'lik pay ve ellerindeki 'altın hisse' sayesinde her kararı veto etme yetkileri olmasıydı.

Bünyesinde birçok değerli iş adamı, hukukçu ve akademik insan barındıran kulüp nasıl bu kadar tek taraflı bir anlaşmaya onay vermişti? Bildiğim kadarıyla, ilgili kongrede sadece Oğuz İmregün anlaşmanın sorunlarına dikkat çekti ve herkesi uyardı. Tabii kimse dinlemedi ve dönemin 2.başkanı Cansun'un bile okumadığı anlaşmaya onay verildi.

AIG, yönetim toplantılarından atılınca, yetkilerini kullanmalarının engellendiği için kulübe dava açtı ve tazminat istedi. Davanın sonucu öngörülebilir olduğundan ve tahkimde muhtemelen çok daha yüksek cezalar geleceği için Canaydın yönetimi AIG ile Mart 2004'de bir sulh anlaşması imzaladı ve hisseleri 23,5 + 9 , toplamda 32,5 milyon dolar karşılığında geri almayı kabul etti. Kulübün imkanları bunu karşılamaya yeterli olmadığı ve her gün yeni bir haciz gelen kulübe hiç bir banka kredi açmadığı için mecburen kulüp üyelerine başvuruldu. Ancak üyeler arasında sadece Ünal Aysal kulübe kredi vermeyi kabul etti. Halbuki (bugün Aysal'ı eleştiren kişilerin de katılacağı) ortak bir konsoryum ile bir çok zengin üye, kulübe faizsiz kredi açabilirdi. Ama bunu kimse gündeme bile getirmedi. Kendi kaynaklarını kulübün yararına kullandırtmak, kulübün kaynaklarını başkalarının yararına kullandırtmak kadar kolay bir karar değil sonuçta.

Aysal, 2 yıl sonra geri ödenmesi şartıyla kulübe, şirketi Unit üzerinden 23,5 milyon dolar verdi. Kulüp bunun karşılığında Sportif A.Ş. sermayesinin %33,79 oranındaki payı rehin olarak bıraktı. Unit sağladığı kredi için faiz talep etmeyecek, ama rehin olarak tuttuğu hisseler için temettü alacaktı. Kulüp bu operasyonla daha önce Süren yönetiminin sattığı 'yönetim yetkisi olan hisseler'i (altın hisseleri) de kulübe geri kazandırmış oldu, çünkü bunlar Unit şirketiyle yapılan anlaşma kapsamında değildi.

Kulüp anlaşma bitiminde krediyi geri ödeyemeyeceğini bildirince (ve kulüp üyelerinden bazıları 'Aysal kulübü ele geçirmek istiyor' endişesini dile getirince), rehin tutulan hisselerin sermayenin %21,05’ine eşit olan bölümü (AIG’den alınan hisseler) kulübün onayıyla Nisan 2006’da satışa çıkarıldı. Bu satıştan yaklaşık 38,5 milyon dolar gelir elde edildi. Unit, verdiği krediyi (23,5 milyon dolar) geri alırken, kulüp 15 milyon dolar kar etti. Özetle kulüp hisseler geri alınırken AIG'ye ödemek zorunda kaldığı 9 milyon dolarlık cezayı bu satışla faiziyle geri almış oldu. Aysal/Unit ise başlangıçta verdiği anaparayı faizsiz geri aldı. Peki ya temettü konusu?


Unit/Aysal'ın %33,79 oranında hisseyi rehin aldığını, faiz yerine bu payların hak ettiği temettüyü alacağını söylemiştim. Unit grubunun hisseleri 2 yıl rehin tuttuğu için 2004 ve 2005 senesinde dağıtılan temettüden pay aldığını varsayarsak, Unit/Aysal'ın 2 yıl boyunca sağladığı 23,5 milyon dolarlık kaynak için toplamda 17,7 milyon dolar temettü aldığını düşünüyorum. Aksini iddia edenler bu rakamları ilgili verileri belgeleyerek düzeltebilirler. Peki Aysal bu parayı kulübe geri ödemeli mi? Bence hayır.

Kulüp isteseydi AIG'den hisseleri kendisi alabilir, bu temettülere ve hisselerin değer artışında kazanılacak artı değere sahip olabilirdi ama bu yapılmadı. Başka bir alıcı da çıkmadı. Bu süreçte bir sorun görünüyorsa bile kulübe karşı sorumlu olan o dönem yönetim dışında olan Aysal değil dönemin yönetim kuruludur. AIG'den geri alınan hisseler aynı dönem piyasada satılmış olsaydı o değere (23,5 milyon dolar) ulaşılamaz, satışın etkisiyle düşecek hisse değeriyle çok daha az bir gelir sağlanırdı. Ayrıca gelecekteki değer artışından ve temettülerden kulüp yine yararlanamayacaktı. Aysal hisseleri rehin olarak değil de satın almak istese (tabii altın hisseler olmadan) kulüp bunu zaten kabul etmeye hazırdı, Aysal bu yolla hem temettülerden hem de 2 yıl içinde 13 milyon dolar değer artışından yararlanabilirdi. Aysal 2006'da hisseleri piyasaya satmak yerine aynı fiyata  (38,5 milyon dolar) kendisi satın almış olsa, bu sefer kulüp içindeki 'kulübü ele geçirmeye çalışıyor' sesleri daha yüksek çıkmaya başlayacaktı. Bu yüzden ben Aysal'ın herhangi bir para geri ödemesi gerektiğini düşünmüyorum.

Kulübe para geri ödemesi gereken bir yönetim varsa bu ilk önce AIG sorununu ortaya çıkaran Süren yönetimi ve yetkisi olmamasına rağmen Ada'yı devreden ( Galatasaray Adası'nın kira geliri ne kadar olmalı?  ) Polat yönetimi olmamalı mı? Yukarıdaki sorunu ortaya çıkaran (genel kurul onayı ile) Süren. Genel kurul onayı bile olmadan kulübü zarara sokan ise Polat. Bu paralar tahsil edilebilirse daha güncel olaylar da incelemeye alınabilinir.